Korku Türünün Öncüsü Olarak Kabul Edilen Howard Phillips Lovecraft’ın Trajedisi
Kozmik korku türünün en büyük ismi Howard Phillips Lovecraft’ın çalışmaları birçok filme ve esere ilham kaynağı olmuştur. Lovecraft’ın çalışmasının bu kadar etkili olmasının bir nedeni, hayatında yaşadığı pek çok acı verici ve ürkütücü olaydı. Peki, böyle feci eserler yaratmak için ne yaşadı? İnceleyelim.
Kaynak:https://www.thecollector.com/hp-lovec…
Korku, yüzyıllardır izleyicileri büyüledi ve insan psikolojisinin en karanlık köşelerine dalarak en derin kaygılarımızı ve bilinmeyenlerimizi ortaya çıkarıyor.
Korku hikayelerindeki tüyler ürpertici, tuhaf ve doğaüstü olaylar tüylerimizi diken diken edebilir ve kalp atışlarımızı hızlandırabilir. Anksiyete türünün öncüsü olan HP Lovecraft bu konuda bir ustaydı.
HP Lovecraft, 1980 yılında Rhode Island’da doğdu. 1989 yılında babasının akıl hastanesine yatırılmasının ardından gençliği hastaneyi ziyaret ederek babasının boş ve sıkıcı sözlerini dinlemekle geçti. Delilik daha sonra Lovecraft’ın işinde ve hayatında tekrar eden bir tema haline gelecekti.
Babası hastaneye kaldırıldıktan sonra Lovecraft ve ailesi dedesinin yanına taşındı ve Lovecraft önce büyükbabasıyla yakınlaştı ve onun okumaya olan ilgisini keşfetti. Lovecraft, 3 yaşına geldiğinde zaten okuryazardı.
1896’da büyükannesinin ölümüyle Lovecraft, daha sonraki eserlerinde hep karşımıza çıkacak olan şiddetli kabuslar görmeye başladı.
Lovecraft birçok hastalığı olan bir çocuktu. Bu nedenle okula gidemedi ve birçok kez evde eğitim gördü. Sonuç olarak, içe dönük ve depresif bir kişiliğe sahipti.
Daha sonra dedesinin ölümüyle maddi sıkıntılar yaşamaya başlamış ve annesiyle birlikte şehir dışında küçük bir konuta taşınmıştır. Burada daha şiddetli bir depresyonun pençesine düştü ve zamanını intihar düşünceleriyle geçirdi.
Tüm bunlara rağmen Lovecraft, 1904 yılında liseye başladı ve burada yazma aşkı daha da güçlendi. Özellikle korku türünde pek çok eser üreten Lovecraft, 1911 yılında Birleşik Amatör Basın Birliği’ne (UAPA) katılarak Edward F. Daas’ın dikkatini çekti.
Sanatın sanat için yapıldığına inanan Lovecraft, burada birçok eleştiri yazmıştı. Ayrıca eserlerine daha fazla zaman ayırabilen Lovecraft, birçok kısa öyküsünü de bu süre zarfında yazmıştır.
Lovecraft, akıl hastanesine kapatılan ve daha sonra babası gibi hayatını kaybeden annesinin ölümünden 3 ay sonra hayatının aşkı Sonia Greene ile evlendi. Ne yazık ki evlilikleri uzun sürmeyecekti.
Eşinden ayrıldıktan sonra son yıllarını geçireceği Amerika’ya taşınan Lovecraft, depresyon ve acılarla dolu bir hayat yaşadı. Buna rağmen Lovecraft hayatı boyunca yazmayı hiç bırakmadı ve belki de tüm bu acılar onun hikayelerini diğerlerinden farklı kılan şeydi.
Hayatının son yıllarında şiddetli ağrılarına rağmen hastaneye gitmeyi reddeden Lovecraft, 1937 yılında midesinden kan verilerek kısa süreliğine hayatını kaybetmiştir. Ne yazık ki, zamanının diğer sanatçıları gibi, Lovecraft’ın dehası da ölümünden sonra anlaşılacaktı.
Günümüzde Lovecraft, kaygı türünün öncüsü olarak kabul edilmekte ve birçok eseri sinemaya uyarlanmaktadır.